ALLAH KAÇ ŞİŞE ŞARAP İÇER


ALLAH KAÇ ŞİŞE ŞARAP İÇER?

Bu yazı 1400 yıldır düşünülmemiş, tartışılmamış bir konuyu işlemektedir. Her ne kadar kafanızın tasını attırsa da sabırla okuyunuz. Asla iftira, çarpıtma içermez. Dini dayanaklara göre yazılmıştır.

İçkinin yeryüzünde bütün milletlerde içilmesi gayet doğaldır. Hatta İslamiyet’te de öyledir.

Nasıl mı?

Elmalılı Hamdi Yazır’ın 1935’lerde yaptığı Kur’an tefsirinde* Kur’an’ın günümüz düzenlemesine göre “16.” Sırada yer alan iniş sırasına göre de “70.”  Sıradadır.

İçki konusunda Tevrat’tan Kur’an’a Allah’ın da kafası karışıktır. Tevrat konusuna sonra gireceğiz.

İçki konusunda tanrının da kafası karışık olduğu gibi inananların da kafaları karışıktır ve aşağıda okuyacağınız tefsir alıntılarında “içki yasağını” peygamber Muhammed önermemiş daha çok ileri gelen İslâm büyüklerinden bazılarının aşırı ısrarlarla peygamberi zorlamaları ile içki yasağını belirleyen ayetler inmiştir.

Bu deliller de Allah’tan çok dini siyasetin temeline oturtan din ve devlet adamlarının kafa karışıklığından olduğunu göstermektedir. Halife Yezit’ten Endülüs’ün ve Osmanlı ‘nın halife padişahlarına kadar içki “Din ve devlet erkanlarınca” her zaman tüketilmiştir.

Serhoş Papa'ya kuş saldırısı

Serhoş Papa’ya kuş saldırısı haberi

Endülüs’ün günümüz Granada şehrinde inşa ettikleri, her türlü sapıklığın yaşandığı “El Hamra Sarayı” yani “İçki Sarayı” adını taşıyorsa bu konuda haksız olmadığım düşünülmelidir.

Bu konuyu kendisinden önceki İslâm bilginlerinden derleyen Elmalılı hocanın derlediği bilgilere bakalım;

“”Elmalılı Hamdi Yazır Kur’an Nah Suresi tefsirinde; “Nahl sûresi 128 (yüz yirmi sekiz) âyet olup, son üç âyeti Medine’de, diğerleri Mekke’de inmiştir. 68. âyette bal arısından söz edildiği için sûreye bu ad verilmiştir.” Demektedir.

Nahl aynı zamanda Arap dilinde “Nahle” olarak yazıldığında ve söylendiğinde Hurma da demektir.  Bence ayetin adı bal gibi tatlı olan “Hurma” meyvesine işaret etmektedir. Hurmadan da rakı, şarap yapılmaktadır. Bu surenin “67’nci ayetinin ilk cümlesi olan “Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvelerinden da hem içki, hem de güzel gıdalar edinirsiniz.“ ayeti gereğince Müslümanlara içki serbestti. Ayet bütünüyle şöyledir;

“16:67 – Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvalarından da hem içki, hem de güzel gıdalar edinirsiniz. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır.”…

…İslâm dininde şarabın ve sarhoşluk verici nesnelerin yasak edilmesi tedricen (aşama ile) olmuştur. İslâm’ın geldiği ilk zamanlar, henüz şarap mübahtı. Bu konuda derece derece dört âyet inmiştir. Önce Mekke’de, “Hurma bahçelerinin ve üzüm bağlarının meyvelerinden de, hem bir sarhoşluk verici şey çıkarırsınız, hem de bir güzel rızık.” (Nahl, 16/67) âyeti inmişti. O zaman Müslümanlar da içerler, Hz. Peygamber ses çıkarmazdı.

İkinci olarak yukarıda geçtiği üzere Hz. Ömer, Muaz ve diğer bazı sahabelerin, “Ey Allah’ın Resulü, şarap hakkında bize bir fetva ver, çünkü o aklı gideriyor.” diye hükmünü sormaları üzerine bu âyet indi ve ilk haram kılma bununla başladı.

Bakara Suresi 2:219-Ey Muhammed! Sana şarap içmeyi ve kumar oynamayı, şarabı ve kumarı soruyorlar. Bunu soranlar Hz. Ömer ve Muaz ile birlikte sahabeden birtakım kişilerdi. “Ya Resulallah şarap hakkında bize bir fetva ver, çünkü aklı gideriyor.” dediler ve bu âyet indi.

Bu âyette yasaklık açık olmakla birlikte caiz olma ihtimali de yok değildi. Bunun üzerine hemen terk edenler bulunduğu gibi, henüz terk etmeyenler de vardı. Sonra bir namaz olayı üzerine, “Ey iman edenler! Sarhoş iken namaza yaklaşmayın.(Nisa, 4/43) âyeti indi. Bunun üzerine içenler pek azaldı ise de yine vardı…

İslâm’ı benimsemekte güçlük çeken Sabilerin işgüzarlıkları;

…Bir gün İtban b. Mâlik, Sa’d* b. Ebi Vakkas  ile beraber birkaç kişiyi davet etmiş, içki içmişler, sarhoş oldukları zaman, övünmeye ve şiir söylemeye başlamışlar. Bu sırada Sa’d, Ensardan birinin hicvini (şiir yolu ile yerme) konu alan bir şiir okumuş, o da bir çene kemiği ile ona vurup başını yarmıştı.

*(Sa’d, Sabi tanrılarından birinin adıdır. Siirt ilimizin Osmanlı’daki adı da “Dar/Der ül Sad’tır.”  Yani “Said’ın yeri” demektir.

Sabiler Mezopotamya bölgesi halklarıdır. Ayrıca Kur’an’da Sad suresi de vardır. Hz.Ömer, Muaz ve Sa’d Sabilerdir. Ömer, peygamberin bir ayeti yanlış tefsir ettiği için cennette kalamayacağını ve insan şeklinde tekrar Müslümanların arasına katılarak önderlik edeceğini savunduğu için peygamber imamlık görevini Ömer’e vermemiştir.

Ebubekir, peygamberin ısrarları üzerine imameti aldıktan sonra Müslümanlara; “Her kim Muhammed’e tapıyor idiyse o insandır ölmüştür. Her kim Allah’a tapıyor idiyse o bakidir, diridir” diyerek Müslümanları aydınlatmıştır. Ömer’in kızları Sevde ve Hafsa’yı peygambere verdiği için İKİ KEZ PEYGAMBERİN KAYINBABASI”  olmasına rağmen “imameti alamamasındaki “, İKİNCİ HALİFE oluşundaki sır buradır. Ömer’i yüceltenler Sabi dönmeleridir. İslâm Ömer zamanında Mecusi, Sabi geleneklerine döndürülmüştür. Kynk. Bütün Kur’an tefsirlerinde vardır. Cenaze namazlarında bile birçok hoca bu konuya değinmektedir. Ayrıca bknz- Peygamberin Hayatı-Siyer- Ebubekir Siracettin. İngiliz’den dönme yazar. Sabah Gazetesi yayınları.)

Bundan dolayı Sa’d, Hz. Peygambere giderek şikâyet etmiş, bunun üzerine Resulullah’ın: “Allahım! Şarap hakkında bize yeterli beyanda bulun!” diye, dua etmesi üzerine Mâide Sûresindeki: “Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları hep şeytanın işinden olan murdar bir şeydir. O halde ondan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. İçki ile kumarda şeytan sırf aranıza düşmanlık ve kin düşürmeyi ve sizi Allah’ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymayı ister. Artık vaz geçiyorsunuz değil mi?” (Maide, 5/90,91) âyetleri inmiş ve bununla şarabın haramlığı son derece şiddetli bir şekilde yasaklanmıştır.

Hz. Ömer bunu dinleyince, “İnteheynâ ya Rabbî” yani tamamen vazgeçtik ya Rabbî demiştir. Hz. Ali‘nin: “Bir kuyuya bir damla şarap düşse, sonra oraya bir minare yapılsa, o minarede ezan okumazdım ve bir damla şarap bir denize düşse sonra o deniz kuruyup da yerinde otlar bitse orada hayvan gütmezdim.” dediği, Abdullah b. Ömer hazretlerinin de: “Bir parmağımı şaraba sokmuş olsam, o parmak bende kalmazdı, yani keser atardım.” dediği nakledilmiştir…” Demişlerdir.

Demişlerdir ama kumarı terk edeceklerini, fal oklarına başvurmayacaklarını, cin veya ruh çağırmayacaklarını söylememişlerdir.

Sadece “içkiyi terk ettiklerini onu kötüleyerek” belirtmişlerdir.

Tevrat’ta ve Kur’an’da yasaklanan ve dinden çıkmak olarak belirtilen, Tevrat’ta recm/taşlanarak öldürülme ve cesetlerinin yakılması cezası verilen “cin ruh çağırma, rüyada ilahi bilgiler öğrenme, vahiyler alma” gibi putperest alışkanlıklarını terk edeceklerini söylememişlerdir. Hatta kumar oynama, falcılık, Arap Alfabelerinin sayısal değerlerine göre sözler yazıp büyücülük, bağcılık yapmak, muska yazmak da buna dâhildir.” Bütün bu putperest Sabi gelenekleri dine bu kişilerce peygamberin ölümünden sonra sokulmuştur.

Bu güne kadar İslâm’da falcılık, muskacılık, büyücülük daima yer etmiş, saygınlık görmüştür. Son olarak Osmanlı padişahları bile savaşa gitmeden önce yıldız falcılarına başvururlardı. Topkapı sarayında, Gülhane çıkış kapısı üstünde bulunan köşk yıldız falcısının köşküdür. Viyana’yı feth edemeyen Kanuni Sultan Süleyman’ın yıldız falcısının başını kestirdiği bilinir. AKP’nin tarihçisi Murat Bardakçı, beş, altı ay kadar önceki programında “canlı ruh çağırma ayini” düzenleyeceğini açıklamıştır.

Eski Diyanet İşleri Başkanlarından Süleyman Ateş bir kitabında, Diyarbakır’da yaptığı görev esnasında halktan etkilenerek ruh çağırdığını, bu ruhun söylediklerinin Kur’an ayeti olduğunu iddia ettiğini, sonradan araştırdığında Kur’an’da öyle bir ayetin olmadığını, ruha “melek mi yoksa şeytan mı olduğunu sorduğunda “Şeytan” cevabı aldığını kitaplarında anlatmaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığı “Cin ve Ruha Çağırma Derslerini” ilk ve orta öğretim müfredatlarına eklemiştir.

İste İslâm böyle “dönme Sabilerce” geçmişte Tevrat ve İncil’de yapıldığı gibi putperestleştirilmiştir.  Ama Tevrat ve Kur’an’da en ağır cezalar verildiği bildirilen bunca pisliğin üstünü örten bu “Müslüman göründükleri için mürtet veya veya her dört kitabı inkâr ettikleri için kâfir olan dönmelerin tek düşmanı nedense hep içkidir. Kur’an ayetleriyle hüküm vermeleri emredilen gerçek Müslümanların gözlerinden kaçırdıkları en önemli hususların başında bunlar gelmektedir.

Şarap ve öteki serhoş edici içkilerin, önce “Nahl 16:67” ayetindeki “meth/ övülmesinden, sonra yerilerek “haram” olduklarının işlenmesine tanık olduk. Gördük ki, Kur’an’ın tanrısı Allah’ın da “içki konusunda” kulları kadar kafası karışıktır.

 

Bu karışıklık Tevrat’ta da aynen yer almıştır.

Müslüman Tevrat ve İncil hatta İbrahim’e inen Sabilerin kitaplarını okumalı mıdır?

-“Tevrat ve İncil bizi bağlamaz!” diyenlere de Kur’an’ın verdiği cevapları hatırlatalım;

Bakara Suresi 2: 106-“Biz bir yenisini, ya da benzerini getirmedikçe veya unutturmadıkça, bir ayeti yürürlükten kaldırmayız. Allah’ın her şeye gücü yeter.” (Elmalılı Hamdi Yazır Meali)

Aynı Surenin aynı ayeti Yaşar Nuri Öztürk Mealinden;

2: 106. “Biz bir ayeti siler, unutturur veya ertelersek ondan daha iyisini veya onun bir benzerini getiririz. Allah’ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmedin mi?” İkinci çeviri kafaları daha da karıştırır cinsten ise de temel ilke birdir. O da;

“Kur’an Allah’ın eski kitaplarda verdiği emirlerin bozulmuşlarını düzelten ve gelişen toplumların ihtiyaçlarına göre “yeni emirlerin” iletildiği bir kitaptır.” Bu ilke gereğince “Kur’an’da düzeltilmemiş Tevrat, Zebur, İncil ayetlerindeki emirler için de bu kitaplar Kur’an ile birlikte okunmalıdır.

Beğenmediniz mi? O zaman Kur’an Bakara Suresinde gene devam ediyor;

2: 136-“Deyin ki; Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilene , Musa ve İsa’ya verilene  ve diğer peygamberlere Rableri tarafından verilene inanırız. Ve onlar arasında asla ayırım da yapmayız. Biz Allah’a teslim olanlarız.” (Elmalılı H. Yazır meali)

Bu da Yaşar Nuri Mealinden;

2: 136. Şöyle deyin: “Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, onun torunlarına indirilene, Mûsa’ya ve İsa’ya verilene ve diğer nebilere verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O’na/Allah’a teslim olanlarız.”

Yeterince açık değil mi? Muhammet öncesi peygamberlere ve kitaplarına indirilenlere inanırız ve aralarında ayırım yapmayız!” ifadesi kesin bir ifadedir.

Ali İmran Suresi de bunu doğrulamaktadır;

3:3. “O, sana Kitap’ı, önündekileri tasdikleyici olarak hak bir yoldan indirdi. Tevrat’ı ve İncil’i de indirmişti.

3:4. “Daha önce insanlara bir yol gösterici olarak Furkan’ı da indirdi. Şu bir gerçek ki, Allah’ın ayetlerini örtüp inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Ve Allah hem Azîz’dir hem intikam alıcı…”

Ve 5. Maide Suresi;

5: 68. “De ki: “Ey Ehlikitap! Siz, Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni tam uygulamadıkça hiçbir şey değilsiniz.” Rabbinden sana indirilen, onlardan birçoğunun küfür ve azgınlığını elbette artıracaktır. Küfre batan topluluk için tasalanma artık.” (Y.Nuri Meali)

Bu ayetteki “Ehli Kitap” Kitap verilmiş Yahudi ve Hıristiyanlardır. Müslümanların da Kur’an ile “Kitap ehli” olmalarıyla Müslümanlar da da ayete dâhil edilmişlerdir. Böylece ayet, Tevrat, İncil ve Kur’an’ı birlikte okumadıkça bir Müslümanın temeli olmayacağını ve “hiçbir şey” olmayacaklarını söylemektedir.

69. Şu bir gerçek ki, iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler ve Hıristiyanlardan Allah’a ve âhiret gününe inanıp hayra ve barışa yönelik iş yapanlar için korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.(Y.Nuri Meali)

Bu ayet de geçmişi 5.500 yıl gerilere uzanan, İbrahim peygamberin de kendilerine gönderildiği Irak Sabilerini yani, “tanrılarının put ve resimlerini yapmadan tapınan” Hanif Sabileri dahi kast etmektedir. Çünkü birçok surede İbrahim’in “Hanif” olduğu vurgulanır. Putperest Sabiler olan Ürdün, Suriye Sabileri ile günümüzün Hz. Yahya Hıristiyanları olduklarını söyleyen Süryaniler ile aynı kitabın benzeri Habeş İnciline inanan Gregoryen Ermeniler bu ayete dâhil değildirler.

Şimdi Kur’an’ın kendinden önceki kitapları doğrulayan bir kitap olduğu ve Kur’an’ı anlamak için öncekilerle birlikte okunması gereğinin “Kur’an Emri” olduğunu bilmeyenler de öğrenmiş oldular.

Önce şöyle de soralım;

“Allah kaç şişe rakı veya alkol ile serhoş olur?”

Ya da;

“Allah’a ne kadar alkol yeter?

Cevabını da Tevrat’tan alalım.

Tevrat’ta daha Mısır’dan yeni kurtulmuş Musa halkı olan “İlk Yahudilere” her gün yapılması gereken sunuları sayarken, kendisine her gün  “içki sunmasını emreden!” Allah’ın ayetini okuyalım;

Bu ayet Tevrat’ın çevirisinden değişiklik yapılmadan alınmıştır;

Tevrat’ta Allah’a Yapılacak Günlük Sunular;
(Çık.29:38-46)

 Çölde Sayım;

BÖLÜM 28

Serhoş Tanrı tasviri

Serhoş Tanrı tasviri

Say.28: 7 Kuzuyla birlikte dökmelik sunu olarak dörtte bir hin*fh* içki sunacaksınız. Dökmelik sunuyu RAB için kutsal yerde dökeceksiniz.”

 

*Fh*Çevirmenin Notu- 28:5,7 “Dörtte bir hin“: Yaklaşık 0.9 lt.

Dörtte bir Hin yani, 09 litre tam olarak 900 cl (Santilitre) günümüzün tabiriyle “Bir 70’lik şişe ile bir de “düdük” olarak anılan 20 cl’lik” şişe kadar içki sunusu Allah’ın emridir. Allah’a da günde yaklaşık “1Lt” alkol yetiyor diyebiliriz.

Günde bir “70cl” ile bir “20cl” lik alkol ile kafa yapmayı tercih eden bir tanrının yukarıda Kur’an’da Nahl (Hurma, Bal, Bal arısı) Suresi “67.” Ayetinde “16:67 – Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvalarından da hem içki, hem de güzel gıdalar edinirsiniz. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır.”…“içkinin güzel rızık/gıda “olduğunu ifade etmesi ne kadar doğaldır.

100cl'lik Efe Rakısı

100cl’lik Efe Rakısı

Bu sadece Allah veya bir meleği için yeterlidir. Kur’an’da da Tevrat ve İncil’de de hatta Hint ve İran dinlerinde de Allah’ın göklerdeki her gezegen ve yıldızda hüküm sahibi “Melikler (Aramice, Kralları)/Melekleri” ve ve onların komutasında orduları da vardır.

İnanmadınız mı? İşte birini vereyim;

Kur’an Fetih Suresi 48: 4– “İmanlarına iman katsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah bilendir, her şeyi hikmetle yapandır.”

Her Yahudi ve Tevrat’ı kutsal kitap sayan her insan bu 09. litrelik içkiyi Allah’a, meleklerine ve askerlerine her gün sunmak zorundadır. Kolay değil göklerdeki sayısız güneş ve gezegenlerdeki Allah’In melekleri, askerleri ve halkları için kişi başı günümüz ölçüleriyle yaklaşık bir ”100’lük şişe dolusu içki” sunulmalı/adanmalıdır ki ruhları beslensin.

“Ehl-i Kitap” veya “Kitap Ehli” kavramlarının Kur’an Tefsiri Rum Suresi 30:2 ayetin tefsirinde genişçe açıklanmıştır. Okuyalım;

“30:2- Rumlar yenildi. Peygamberimizin gönderildiği sıralarda doğu Roma ile İran, dünyanın en büyük iki devletiydiler. Hindli Süleyman Nedevî efendinin Asr-ı Saadet tarihinde ifade ettiği üzere peygamberliğin beşinci, yani Milâdın 613. yıllarında bu iki komşu ve rakib devlet, birbirleriyle kanlı bir savaşa girişmişlerdi.

İran, İkinci Hüsrev’in, Rum Hirakl’in hükmü altındaydı, sınırları Dicle ve Fırat nehirleri üzerinde birbiriyle birleşiyordu. Filistin, Suriye, Mısır ile Irak’ın bir bölümü ve küçük Asya (Anadolu) Rumlara tabi idi.

İranlı’lar, Rumlara iki taraftan saldırdılar. Dicle ve Fırat üzerinde (ez reât ve Busrâ) mevkilerinden Suriye’ye, Azerbeycan ve Ermenistan tarafından küçük Asya’ya saldırdılar.

İran orduları, Rum kuvvetlerini her iki cepheden geri atarak denize dökünceye kadar takip etmiş, Suriye’deki bütün mukaddes şehirleri zabt etmiş, Milâdın 614. yılında bütün Filistin’i ve Kudüs’ü ele geçirmişti. Bu istilâ sırasında bütün kiliseler yıkılmış, bütün dini binalar tahrib edilip kirletilmişti. İranlılara katılan yirmi altı bin Yahudi, altmış binden fazla Hıristiyan’ı kılıçtan geçirmişlerdi. İran kisrasının sarayı, öldürülen otuz bin kişinin kafatası ile donatılmıştı…

Bu istilâ tufanı, burada durmayarak Mısır’ı da basmış, Milâdın 616. yılında İranlı’lar bir taraftan Nil vadisini işgal ederek İskenderiye’ye ulaşmışlar, diğer taraftan bütün Anadolu’yu ele geçirerek İstanbul’un Boğaziçi sahillerine kadar gelmişler, doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olan Kostantıniye (İstanbul) şehrinin karşısında görünmüşler, saltanatlarını Irak, Suriye, Filistin, Mısır ve Anadolu’ya yaymışlardı. İranlılar, girdikleri her yerde Ateşgedeler (Ateşe tapanların, ateş yaktıkları tapınaklar) meydana getiriyorlar ve böylece Hıristiyanlığın çıktığı yerlerde Ateşperestliği yayıyorlardı.

Zerdüşt-Mecusi Ateşgedesi İran-En üstteki kanatlı adam resminin Cebrail olduğu İslam ulemalarınca da kabul görmektedir.

Zerdüşt-Mecusi Ateşgedesi İran. En üstteki kanatlı adam resminin Cebrail olduğu İslam ulemalarınca da kabul görmektedir.

Doğu Roma İmparatorluğu’nun bu yenilgisi karşısında kendisine tabi bulunan birçok vilâyetler isyan etmiş, Afrika’daki ülkeler, Avrupa tarafındaki vilâyetler, hatta İstanbul’a komşu şehirler, bu devletin egemenliğinden çıkmak istemişler ve çıkmışlardı. Kısaca doğu Roma İmparatorluğu darmadağın olmuş, helâk olup yerlere serilmişti.

Romalıların bu yenilgi haberi Mekke’ye ulaştığı zaman müşrikler sevinmiş ve Müslümanlara karşı onların yenilgisinden duydukları sevinci açığa vurmuşlar: “Siz ve Hıristiyanlar kitap ehlisiniz, biz ve Fâris (İranlılar) ümmiyiz; bizim kardeşlerimiz, sizin kardeşlerinizi tepelediler. Biz de sizi tepeleriz” demişlerdi.

Bunun üzerine Hz. Muhammed’in bir mucizesi olmak üzere bu âyet inip buyuruldu ki: Gerçi Rumlar yenildi yerin en yakınında, Mekke toprağının, yani Arabistan’ın en yakınında; Şam’da yahut Rum başken t inin pek yakınında, yani Anadolu’da İstanbul civarında demek olabilir ki, ikisi de doğrudur. O sırada Rum İmparatorluğu öyle perişan olmuştu ki, iç isyanlarla devlet ihtilâle uğramış, ordusu dağılmış, hazinesi boşalmış, imparator Hirakl, İstanbul’u terk ederek Kartaca’ya kaçmayı bile kurmuştu.

İranlıların galip kumandanları, zaferin verdiği sarhoşlukla şu barışı teklif etmişler: İmparator, İranlılar tarafından istenecek her şeyi verecektir. Bu cümleden olarak bin yük altın, bin yük gümüş, bin yük ipek, bin a t, bin kadın teslim edecektir. Rum İmparatorluğu, bütün bu aşağılayıcı şartları kabul etmiş, bu esaslar üzerinde barışı imzalayacak delegeler göndermişlerdi…”

Bu olay Muhammed’in ilk “Batı/Rum yanlısı olduğunu da sergilemektedir. İslâm Hicaz Araplarını Rumlaştırma siyaseti miydi? Rumlar ve Yahudiler hatta Sabiler Muhammet’i peygamber kabul etmemişler, Namaz kılan, İslâm’daki tüm görevleri yapan Sabiler kitaplarında peygambere dini kolaylaştırdığı için “Şeytan Bizbat” adını vermişlerdi.

Herakles’e de İslâm ve peygamber hakkında “uyarı mektupları” göndermişlerdi. Bu çabaların sonunda peygamberin İslâm’a davet mektubuna, Tevrat’taki İbrahim peygamberin evine gelen “üç konuğun/Allah ve meleklerinin ayaklarını yıkamasından doğmuş misafirin ayaklarını yıkama geleneği uyarınca da  “Seni ağırlamaktan, ayaklarını yıkamaktan onur duyarım!” diyen Bizans’lı Herkales’in İslâm’a karşı tavır takınmasının altında bu işbirlikçilikler yatmaktadır. Medine ve Mekke’li Yahudi ve Hıristiyanların Kureyşlilerle bir olmalarına, peygamberle “Muhammet Tevrat, İncil okumuş onları anlatıyor!” diye alay etmelerine içerleyen Müslümanların ısrarları üzerine “İncil ve Tevrat okumasanız da olur!” hadisini zikreden Muhammet’in bu sözü üzerine İslâm halkı bu kitapları okumayı terk etmiştir.

Grek İnciline inanan Roma ve Bizans’ın da karşı olmaları üzerine İslâm Yahudiler ile Hıristiyanlara yamanan bir din olmaktan çıkıp İran Mecusi’liğinin yerini alarak “Doğunun Direniş Kültürü” haline gelmiştir.

Bu tespitin en gerçek delili bu Rum Suresinin “2.” ayetin tefsiridir.

Ancak Tevrat’ın Mısır’dan Çıkış/Exodus kitabında Yahudilerden Allah’ın “her Yahudi’den, her gün sunmasını istediği “90cl’lik” içki sunusunun ortadan kaldırıldığına dair Kur’an’da ayet yoktur. Üstelik yazdığım gibi Nahl 16:67 ayet “içkinin güzel rızık” olduğunu överek/methederek resmen Tevrat’ı onaylamaktadır.

Kur’an’da da Tevrat ve İncil’de de hatta Hint ve İran dinlerinde de Allah’ın göklerdeki her gezegen ve yıldızda hüküm sahibi “Melikler (Aramice, Kralları)/Melekleri” ve ve onların komutasında orduları da vardır. (Kur’an Fetih Suresi 48: 4)

Grek İncil'ine göre Allah olduğuna inanılan Hz. İsa ve havarileri/öğrencileri içki içerken.

Grek İncil’ine göre Allah olduğuna inanılan Hz. İsa ve havarileri/öğrencileri içki içerken.

Onların da içki ihtiyaçları veya saygınlıklarının anılması için her Yahudi’den istenen bu “içki Sunusu/Adağı” Kur’an’ın düzenleme yapmamasına, aleyhinde ayet bildirmemesine rağmen Müslümanlarca asla uygulanmamıştır.

Müslümanlar Tevrat ve İncil’i okumayı emreden Kur’an ayetlerini bahse konu hadis gereğince unuttuklarından dolayı mıdır ki bu gün yeryüzünde “BAĞIMSIZ TEK BİR MÜSLÜMAN DEVLET”  yoktur?

Bu yüzden mi Müslümanlar dünyanın “birbirini Allah Allah sesleriyle kıyan sapkın milletler olmuşlardır?”

“Ilımlı İslâm, Dinlerarası Diyalog” saçmalıklarıyla her gün ülkemizde, dinen yasak olan “Devlet parasıyla” Kilise, Havra ve Camiinin birlikte bulunduğu devasa tapınaklar inşa eden Batum’a Enver paşa’nın korkusundan kaçıp sığınmış Süryani isyancı Arapların soyu olan başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve yandaşları neden Tevrat’ın bu ayetlerini görmezden gelmektedir?

Yoksa o da İslâm’a mezhep ayrılıklarını, içki fitnelerini sokup kumar, riya, iftira, dedikodu gibi ebedi cehennemde bırakan Kur’an ayetlerini yok sayan atalarının yaptıklarını mı yapmaktadır?

Bu yazı 1400 yıldır bilinenleri tersine çeviren bir yazı olduğu için şimdi sizin kafasını karmakarışık etmiştir. Ama bu ayetlerin geçtiği Tevrat, Kur’an kitaplarını da ben yazmadım ya?

Allah’ın içkisini keserseniz o da sizin ipinizi böyle keser! Bütün yeryüzü milletlerine kul, köle eder, birbirinize kırdırır!” dersek yanlış mı demiş oluruz?

Allah’ın kendi payına sadece “bir 90 cl’lik” yani günümüzdeki 100’lük şişeden 10 cl eksik) şarapla yetindiğini de tekrar hatırlatırım.

 

Dertten içersen derdin,  neşeden içersen neşen artar. Sen de niye içtiğine karar ver ve öyle iç.

Fazla içki her zaman zarardır. Bal yiyen baldan usanır. İçkinin fazlası zarardır. İçkiliyken önemli işlerini konuşma, yapma, trafiğe çıkma, namaza durma!

İçki içilmesi biliniyorsa içilmelidir.

Takdir sizindir.

Alaeddin Yavuz
keykubat /adilyargic/ adilyargicc

About Alaeddin Yavuz

60 years old man,Turk, blogger, anti war, antiemperialist, socialist, since 1978's leftist, religionless, peacemaker, antiracest, retired constable, married, have two (one is lost 2013) children, live in Istanbul- Turkiye Yazılarımı ırkçı, etnik,dini ayrımcı bulanlar, Selçuklu ile Osmanlı'nın çöküşünde, Atatürk'e yapılan 26 Kürt isyanı, Şapka yasası bahanesiyle çıkartılan çok sayıda iç isyanın, yine Atatürk'e 25 suikastın arkasında ve 30 yıldır, 50.000 insanımızın ölümünde Kürt Yezidiliği ve onların ardında saklanmış gayrimüslüm azınlıkların olmadığını ispatlasın. Tarih boyunca devletler dinleri, dinler devlet siyasetlerini belirlemiştir. Bilinenlere göre, Sümer ile başlayan din ile devlet siyaseti belirleme, Babil, Asur, İran ve Roma ile sürmüştür. Bu günde, devletler ve dinler günümüzün Roma'sı A.B.D. tarafından yeniden düzenlenmektedir. Yeni tanrılar ve Mehdiler çoktan piyasalara sürülmüştür. Siz, dinlerinizi değişmemiş zannedin durun. Bunları seçtiğimizi zannettiğimiz, onlara çalışan siyasiler, askeri, sivil bürokratlar, eğitimciler, yazar-çizerler ve din adamları yardımıyla yapmaktadır. Din adamları tarih boyunca, daima halka çobanlık eden hakim sınıfın ortağı olmuşlardır. Temel ilkeleri, "Korkut, Kandır, Köleleştir. Ölüm sonrası sonsuz yaşamada, "ebedi mutluluk" vaadini kaçırmakla korkuturlar; Cennet, ve ebedi yaşam mükafatlarıyla kandırırlar; Siyasi ve dini otoriteye itaate razı ederek köleleştirirler. Halka hizmet eden, devlet ve egemen sınıfa karşı koruyan tek bir din yoktur. Tüm yasalar, halkın aleyhine yapılır. Egemen sınıflar yargı tanımazlar. Çobanların sürülerini koruyup, otlatıp,sulayarak beslemeleri ve satmaları gibi, din adamlarının ortağı egemen sınıflar da halkı, küçük refah artışları, dini bağnazlığı körükleyerek kendilerine bağlar, güç ve şöhret kazandıracak savaş iç savaş, terör, işgal olaylarında da kurban ederler. Aynı çobanın sürüsüne yaptığı gibi. Günümüzde Kombine Tesisleri çağdaş hayvancılık ile cağdaş devlet anlayışını daha açıklanabilir hale getirmişlerdir Tacı Haine Giydiren Milletin Kanı Dinmez. Takdir sizindir.
Bu yazı Arkeoloji-Dinler Tarihi içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

3 Responses to ALLAH KAÇ ŞİŞE ŞARAP İÇER

  1. alaeddinyavuz dedi ki:

    İnsanları tanımadan yargılama.Yargılarsan ahmaklığını ortaya koymuş olursun ve seni sevenlerce bile sadece ahmak olarak algılanırsın.
    Okuduğunu anlamayanların ne ayak olduğunu merak etmiyoruz.

    Soruna cevabımı özel sorunlarım nedeniyle nete giremediğim için geciktirdim.
    Allah’ın iSLÂM’DAN ÖNCE EN AZ 4000 YIL BOYUNCA aRAPLARIN ORTA DERECELİ BİR TANRISI OLDUĞUNU YAZDIK.
    Bu blogda, siyer kitaplarından da yapılan alıntıları da içeren “İslam öncesi Arap Tanrıları” adlı yazıyı okursan bunu Kur’an’ın ve İSLÂM ÖNCESİ DİNLERİN İNKÂR ETMEDİKLERİNİ GÖRECEKSİN.

    Bu günün Allah’ı hepimize okullarda, televizyonlarda öğretilen 1400 yıl boyunca Grek Hermetizmi ile cilalanmış, 20. yy. felsefewsi ile yeniden revize edilmiş bir Allah inancıdır.

    Sonra imanı düzgün Müslümansan böyle yazılar seni niye çıldırtıyor ki?
    AKP’nin, Nurcuların 100 yıldır Müslümanlara kakalanan Masonlaştırılmış İslam öğretilerine neden karşı çıkmıyorsun?

    Demek ki senin gibi Müslümanları önüne “Allah”,” Muhammed” koyduktan sonra her şeye inandırmak mümkün. Senin gibilere “mirasyedi dindarlar” denir.

    Yani sen Müslüman ülkede “müslüman” olmayı marifet sayanlardansın. Oysa kitabın Kur’an “aklını kullananlar için nice ibretler vardır, ibretlerle dolurdur…” ifadelerini çok sık kullanır.

    Neyse senin gibilere akıl gerekmediği için şablon, Emevi, Abbasi, Mason islam’ı öğreten yazıları okumaya devam edersen rahat edersin. Biz de böylece senin gibi davetsizlerden uzak kalır rahat ederiz.
    Masonluğa gelince onlar banden senden daha çok çekiniyorlar ve düşmanlık ediyorlar.
    Sen bile mason olabilirsin. Kim bilir bay zurna!
    Bu blogumdaki yazılarımı oku da ne kadar Mason olduğuma sen karar ver.
    http://adilyargic.blogspot.com/2011/04/masonlar-ve-akp-mason-baglantilari.html#axzz2gUTCDxz9

    Beğen

  2. alaeddinyavuz dedi ki:

    Keşke biraz beyniniz olsaydı? İslam’ın götürdüklerini öğrenmeden getirdiklerini anlamak imkansızdır. Sizin ne İslam ile ne de başka din ile bağınız yok. Siz, okulda, Tv’de, görsel-yazılı basında size şırınga edilen saçmalıkları din olarak bellemiş hafızlarsınız. İslam’ın mitolojisini öğrenmeden büyüklüğünü kavrayamadığınız için böyle saçmalıyorsunuz. Yazdığını sanki biz bilmiyoruz. Sanki biz bu ülkede yetişmedik sanki hiç oruç tutmadık, hiç namaz kılmadık. Müslüman bir ülkede “Müslüman olmak” kadar doğal bir şey yoktur. Siz de sadece doğalsınız. Papağanlar bile sizden daha akıllıdır.
    Sorgulamayı denediğinizde farkı göreceksiniz.

    Beğen

  3. alaeddinyavuz dedi ki:

    Hadislere pek değer vermem ama siz, ayetlere hadis diyorsanız din bilginizi kontrol ediniz. Bu konuda “Ehli Kitap olan Tevrat’tan ve onu doğrulayan Kur’an’dan ayetler kullanılmıştır. Sizler, indirilmiş İslam’ı değil, bindirilmiş İslam’ı dahi anlamadığınızdan her türlü düşünce ve yoruma karşı çıkarak kendinizi kandırıyorsunuz.
    Elmalı’lı Hamdi Yazır’ın içkiyi “iyi bir şey” dediğiniz de asla yazmadım. İçki ile ilgili ayetler hakkındaki derlemelerini ekledim.
    Burada da okuduğunuzu anlamadığınız görülüyor.
    Tevrat İncil bozulmuş değil, tamamen uydurma kitaplardır. Bu konudaki tespitlerimi “Yahudi Kültü” başlığı ile “adilyargic.blogspot.çcom’da yayınladım. Ama Kur’an Ali İmran 3 ve Maide 68/2 ayetler Kur’an’ın bu kitapların doğrulayıcısı olduğunu yazıyorsa, Allah böyle diyorsa ben ne yapayım?
    Ayrıca, Tevrat bozulmuş ise, Medineye hicretinde Muhammet’in recm ile ilgili ayet yokken zina eden Yahudileri Tevrat’In recm ayetlerine göre yargılamasına ne diyorsunuz?
    Kafa karışıklığı konusuna gelince dikkat ederseniz, içki ile ilgili ayetlerin, Nahl 67’den sonrakilerin “ısmarlama” olmasına dikkat çektiğimi de görürsünüz. Bazı öne çıkan sahabelerin eski inançlarını yeni dinde görmek istemelerini eleştirdiğime de tanık olursunuz.
    Eleştirilerim Kur’an’In tümünün “indirildiği” gibi değil, bindirildiği gibi olmasına dikkat çekmeyi amaçlamaktadır.
    İnanan insanlar bu eleştirilerle dinden çıkacaksa onlar mazeret arıyorlardır, derim.
    Siz yazıyı abartmış, kendinizi “iyi dindar”, bizi din düşmanı ilan etmişsiniz.
    Bu sizin takdirnizdir. Beğenmeyen komasın. Kimseye dayatmıyoruz. 4 milyardan fazla blog var.

    Liked by 1 kişi

Yorumlar kapatıldı.